Daha evvel yazdığımız ‘Geleceğin En Popüler Meslekleri’ başlıklı yazımızda;
geleceğin meslekleri arasında gösterilen mesleklerden birinin de “İçerik Yaratıcılığı” olduğunu
belirtmiştik. Pekiyi içerik
yaratıcılığı nedir, hiç düşündünüz mü?
Her ne kadar pek çok yerde yazılsa, çizilse ve
konuşulsa da, konuyu Google amcaya sorduğumuzda, ilk birkaç sayfada çıkan
sonuçlarda bir cevap bulamadık maalesef. Ve biz de, bu sıradan blogumuzda
konuya dair birkaç kelam edelim dedik.
İçerik
Yaratıcılığı Nedir?
İçerik yaratıcılığının en kısa tarifini “Bilgi Üretmek”, “Bilgi Üreticiliği” olarak
verebileceğimizi düşündürdü bize okuduklarımız. Konuyu araştırmaya
başladığımızda; bizim için önemli olan, internet ortamında İçerik Yaratıcılığı (dijital
içerik üretimi) konusuna odaklanmıştık. Ancak, konunun bu noktaya
indirgenebilecek kadar dar ve sığ olmadığını görmüş olduk araştırmalarımızda.
Bu noktada konuyu daha iyi anlayabilmemizi sağlayan APPLE’in kurucusu Steve
JOBS’un bir mülakatından alıntı yapmak istiyoruz.
Vermiş olduğu mülakatta, Apple’ın sözünü ettiği
dönemdeki en büyük rakibi IBM’i anlatırken söyle diyordu Steve JOBS:
“Milyarlarca dolarlık IBM’in, temel hatası zaman zaman
büyüyen her şirket gibi APPLE’da da görülen bir hataydı...
Bu şirketler iyice büyüdükten bir süre sonra, onları esas büyük yapan ‘içerik yaratıcıları’ndan yavaş yavaş arınmaya başlarlardı...
Çünkü şirket büyüdükten sonra, daha büyümesinin yolu, satış ve pazarlamadan geçiyordu...
Satış ve pazarlamada iyi olan elemanlar şirket içinde bir süre sonra yükselmeye başlıyorlardı...
Bu durum doğal görünüyordu, çünkü onlar gelir getiren elemanlardırlar...
Oysa satış ve pazarlamacıların bir temel eksiği vardır...
O da üretilen ürünle ilgili esasen hiçbir şey bilmezler...
Ürünün içeriğini, ne olduğunu, niye öyle olduğunu bilmezler, çünkü o içeriği onlar yaratmazlar...
Sadece satışını ve pazarlamasını yaparlar ve onu iyi yaptıkça dev şirketlerin tepe noktalarını ele geçirirler...
Bir süre sonra dev şirketlerde gerçek üreticiler yani içerik yaratanlar devre dışı kalırlar...
Şirketler gelir getiriyor gözüken satış ve pazarlama elemanlarının fiili egemenliği altına girer...
Bu durum IBM’in en büyük hatasıydı... Biz APPLE’da o zamanlar yarattığımız içerikle kendimizden kat kat büyük şirketi alt etmeyi başardık...”
Bu şirketler iyice büyüdükten bir süre sonra, onları esas büyük yapan ‘içerik yaratıcıları’ndan yavaş yavaş arınmaya başlarlardı...
Çünkü şirket büyüdükten sonra, daha büyümesinin yolu, satış ve pazarlamadan geçiyordu...
Satış ve pazarlamada iyi olan elemanlar şirket içinde bir süre sonra yükselmeye başlıyorlardı...
Bu durum doğal görünüyordu, çünkü onlar gelir getiren elemanlardırlar...
Oysa satış ve pazarlamacıların bir temel eksiği vardır...
O da üretilen ürünle ilgili esasen hiçbir şey bilmezler...
Ürünün içeriğini, ne olduğunu, niye öyle olduğunu bilmezler, çünkü o içeriği onlar yaratmazlar...
Sadece satışını ve pazarlamasını yaparlar ve onu iyi yaptıkça dev şirketlerin tepe noktalarını ele geçirirler...
Bir süre sonra dev şirketlerde gerçek üreticiler yani içerik yaratanlar devre dışı kalırlar...
Şirketler gelir getiriyor gözüken satış ve pazarlama elemanlarının fiili egemenliği altına girer...
Bu durum IBM’in en büyük hatasıydı... Biz APPLE’da o zamanlar yarattığımız içerikle kendimizden kat kat büyük şirketi alt etmeyi başardık...”
Evet, Steve JOBS’un sözlerinden de anlaşıldığı üzere “İçerik
Yaratıcılığı = Bilgi Üreticiliği”dir. Her ne kadar Steve JOBS,
konunun şirketleri ilgilendiren yönünden bahsediyor olsa da, aynı şeyler biz
bireyler için de geçerli değil midir? Çağımız için ‘Bilgi Çağı’ terimi
kullanılmıyor mu? Elbette bilgi üretmekten bahsederken, Apple Firmasının
ürettiği bilginin aynısını üretmekten bahsetmiyoruz. Bizi ilgilendiren, en
basit şekliyle düşündüğümüzde, insanlara küçük de olsa bir değer katacak her
hangi bir bilgiden bahsediyoruz. Hali hazırda var olan bilgiyi işleyerek bu
güne kadar ortaya konmamış ya da yayınlanmamış bilgiyi üretip paylaşmaktan
bahsediyoruz. Aslında blogculuk / bloggerlik dediğimiz olay da
tam olarak böyle bir iş değil mi? Eskiden paylaşacak bilgisi olanlar kitap
yazarlardı, şimdilerde ise blogculuk / bloggerlik yapıyor, blog
yayınlıyorlar..
İşte dijital içerik üretimi olarak tarif
edebileceğimiz bloggerlikten bahsettiğimiz bu noktada, konunun her geçen gün
nasıl önem kazandığını örneklemesi açısından birkaç gün önce ulusal bir
gazetenin ekinde yer alan habere aşağıda yer vermek istiyoruz.
“ Kotondan
Blogger Yarışması.
Son dönemde markaların, bloggerler ya da sosyal
medyada çok sayıda takipçisi olan kişilerle çalışmaları artarak devam ediyor.
Koton da bugünlerde benzer bir çalışma içinde. “Koton Bloggerini arıyor”
projesi kapsamında yapmanız gereken tek şey moda hakkında kaleme aldığınız blog
yazılarını kotonblog @koton.com.tr adresine göndermek. 15 Mart’a kadar
gönderdiğiniz yazılar, Vogue editörü Yaprak ARAS ve Koton Jürisi tarafından
değerlendirilecek. Değerlendirme sonucunda finale kalan 10 kişinin yazıları ise
Koton’un blogunda yayınlanarak oylamaya sunulacak. Birincinin ödülü ne mi?
Koton’un resmi bloggeri seçilmek ve markanın sunduğu kişiye özel moda
workshoplarına katılma hakkı.”
Evet, şayet sizin de her hangi bir konuda, insanlarla
paylaşmak istediğiniz bilginiz varsa bize ulaşın. Bilgiyi yaymanın ve
yayınlamanın çok kolaylaştığı ve ucuzladığı günümüzde, siz bilgiyi
üretebiliyorsanız biz yayınlamayı ve yayınladığınız bu bilgiden de para
kazanmayı öğretiyoruz. Günümüzde üretilen bilgiyi yayınlamak birkaç “tık”tan
ibaret.. Yeter ki siz üretin..
“Eğer İşiniz başka
hiçbir şeye zaman bırakmayacak kadar yoğunsa yanlış giden bir şeyler var
demektir; sizinle yada işinizle ilgili.”
J.
H. Boetcker
No comments:
Post a Comment